Kalem kılıçtan keskindi...
Asırlar boyu bildiğimiz herşeyi kalem kağıtla bir sonraki nesle aktardık insanoğlu olarak. Yazılana o kadar inandık ki "Kulaktan doğma bilgiler" gibi kelimeler türettik. Söze değil yazılana inandık. Tecrübeler ve yaşanmışlıklar kitaplarla aktarıldı geleceğe. Kayıtlar milyon metrekarelik kütüphanelerde tutuldu. Kimi yazdı kimi okudu.
Dünya değişiyor...
Kalem artık ceketimizin iç cebini mürekkebiyle kirleten bir obje oldu. Klavyeler aldı yerini. Herşey gibi dijitalleşmeye ilk klavye ile başladık. Yazmaktan yine vazgeçmedi insanoğlu. Pdf ler Word ler çeşitli kağıtlar ürettik yine yeniden daime yazabilmek için. Sosyal medyalar ürettik çevremize yazabilmek için. Herşeyin özünde yine kendimizi anlatabilmek vardı ve argüman ne olursa olsun dibine kadar kullandık.
Derken yeni diller üretti insanoğlu.
Kalem için diller, okumak için sayfalar ürettik. Kimimiz okuyan oldu kimimiz yazan. Teknolojinin hızı herkesi birar butik yazar'a dönüştürdü. Anlattık, yazdık sayfalarca... Fikirlerimizi ve görüşlerimizi hızlı aktarabildiğimiz kadar ayrıldık birbirimizden. Herkes birer yazar oldu...
Yazmamız gerek...
Ama ne? Bir kitap değil, ir gönderi veya aşk sözü değil. Yazılım yazmamız gerek. Kalem kılıçtan, yazılım kalemden daha güçlü artık. Girdiğimiz her web sayfası, attığımız her tweet, gördüğümüz her resim, aldığımız her telefon araması artık yazılımla sunuluyor. Görüneni değil göstereni yazmamız gerek. Geçtiğimiz günlerde web oluşumu 30 yaşına girdi. 30 Yılda o kadar şey değiştiki. Ya yazar olacağız ya "yazan". Teknolojinin o hızlı akışına kendimizi adapte etmemiz gerek.
Bu son tren...
Teknolojinin gelişiminin temel taşları yeni yeni oluşmakta. Geç değil ama geçecek. Geride kalmamak için her bir birey olarak, bu trene binmemiz gerek. Herkes bi ipin ucundan tutmalı... Yazar değil "yazan" OLMALIYIZ...
Yorum Yazın