Bayburt
DOLAR38.8404
EURO43.7706
ALTIN4001.0
Dr. Murat Oltulu

Dr. Murat Oltulu

Mail: [email protected]

Rönesans’ın Sessiz Öncüleri ve Tarih Anlatılarının Düşünsel Tıkanıklıktaki Rolü

“Rönesans’ın ilhamı yalnızca antik Yunan’dan mı geldi?” sorusu, modern bilim tarihçiliğinde sadece retorik bir sorudan ibaret değildir. Bu sorunun ciddiyetle ele alındığı en güçlü çalışmalardan biri George Saliba’nın Islamic Science and the Making of the European Renaissance (George Saliba, İslam Bilimi ve Avrupa Rönesansının Oluşumu, çev. Günseli Aksoy, İstanbul: Mayha Yayınları, 2012) adlı eseridir. Saliba, kitabında alışıldık ilerleme anlatılarına çomak sokarak, İslam bilim mirasının Batı bilim tarihindeki dönüştürücü etkilerini titizlikle ortaya koyar.

Saliba’nın temel savı, İslam dünyasında gelişen bilimsel düşüncenin sadece “aktarıcı” bir fonksiyon üstlenmediği, bilakis özgün kuramsal katkılarla Rönesans dönemindeki bilimsel devrimlerin altyapısını oluşturduğudur. Bu katkıların, Avrupa-merkezci tarih anlatılarında sistematik olarak görünmez kılındığı söylenebilir. Oysa İslam bilim geleneği, özellikle 9–13. yüzyıllar arasında, yalnızca Antik Yunan mirasını korumakla kalmamış; onu yeniden yorumlamış, geliştirmiş ve yer yer sorgulamıştır.

Kitabın en dikkat çekici bölümlerinden biri, Kopernik’in astronomik dönüşümüne dair yapılan tartışmalardır. Saliba, Kopernik’in kullandığı trigonometrik modellerin, 13. yüzyılda Nasîrüddin Tûsî ve öğrencisi Kutbüddîn Şîrâzî gibi İslam âlimlerince geliştirilen modellerle birebir örtüştüğünü gösterir. Bu benzerlikler, salt yüzeysel değil; epistemolojik düzeyde ortak bir metodolojinin izlerini taşımaktadır.

Saliba, eseri boyunca “entelektüel borç” kavramını derinleştirerek, modern bilimindoğuşunun sanıldığından daha çok çokkültürlü bir zeminde filizlendiğini savunur. Bu bağlamda, Islamic Science and the Making of the European Renaissance, yalnızca bilim tarihine değil, aynı zamanda bilgi üretiminin siyasi ve ideolojik yönlerine de ışık tutar. Zira burada söz konusu olan, sadece bilimsel araçların değil, düşünme biçimlerinin de dolaşımda olduğudur.

Kitabın yayımlandığı Transformations: Studies in the History of Science and Technology serisi dahi bu eleştirel yönelimi simgeler. Çünkü Saliba'nın metni bir anlatı düzeltmesi yapmaz; bir anlatı sorgulaması önerir. Tarihsel olarak “aktarıcı” olarak kodlanan İslam bilim geleneğini, yeniden “üretici” ve “kurucu” bir özne olarak ele alır. Bu yönüyle kitap hem bir entelektüel uyanış çağrısı hem de bir epistemolojik adalet önerisidir.

Bilim tarihi okumalarında bugün hâlâ Rönesans’ı kendi iç dinamikleriyle açıklayan kapalı anlatılar ile karşılaşmak mümkündür. Saliba’nın kitabı, bu anlatılara karşı kapsamlı bir alternatif sunuyor. Fakat bundan da öte, Müslüman dünyada yaşanan entelektüel durgunluğun nedenleri üzerine dolaylı ama çok çarpıcı sorular yöneltiyor. Eğer bir zamanlar bilimsel düşüncenin evrensel dili bu coğrafyada konuşulabildiyse, bugün neden susmuştur?

Saliba’nın çalışması, bu suskunluğun sadece iç nedenlerle değil, aynı zamanda dışlayıcı tarih anlatılarıyla da pekiştirildiğini hatırlatıyor. Dolayısıyla Islamic Science and the Making of the European Renaissance, geçmişin bilimsel mirasına bir övgüden ziyade, bugünün düşünsel tıkanmalarına karşı bir davet niteliğindedir.

George Saliba’yı okurken yalnızca geçmişi değil, bugünü ve geleceği de düşünüyorsunuz. Çünkü bu kitap, tarih yazımının/anlatısının aynı zamanda bir yönlendirme faaliyeti olduğunu çok iyi gösteriyor. Belki de bu yüzden, tarih sadece olup biteni değil; kimlerin hatırlandığını, kimlerin unutulduğunu da soran bir disiplindir.

Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar